12 Eylül 2009 Cumartesi

CUNDA ADASI - AYVALIK



CUNDA GÜNLERİ

Sevgili babam, '65 yılında, arkadaşlarıyla çıktığı geziden döndüğünde, Ege'de çok güzel bir yer keşfettiğini söyledi bize. Kendine özgü kokusu, taş Rum evleri, papalina denen yemeği, şarabı, daracık sokakları, Girit'ten göç eden ve balıkçılıkla geçinen halkıyla burası Cunda Adası'ydı.


Sonraki yıllarda her yaz komşularımızla Cunda'ya gider olduk. Komşularımız her yaz değişirdi. Babam her yaz başka bir aileyi ikna ederdi Cunda'nın güzelliklerini görmeleri için.

O zamanlar şimdiki gibi otel, motel olmadığı için Nazlı teyzenin pansiyonunda kalır, sabahları çok erken saatlerde Mercan amcanın Bacanak adlı teknesiyle, fenerlerin arasından geçer ve Midilli adası açıklarına balık, özellikle de mercan balığı avlamaya giderdik. Giritli Mercan amcamız, mercan balığının olduğu kayaları bilir, bizi oraya götürür ve oltaları atmamızı söylerdi. Bazen bir oltaya üç tane mercan gelirdi. Ara sıra büyük bir gürültü duyardık. Ne olduğunu sorduğumuzda, dinamit atıyorlar derdi. Bazen oltalarımız birbirine karışır, Mercan amca koş olta karıştı diye çağırırdık. Buna rağmen bir kere bile şikayet etmezdi bizden. Kovamızı balıkla doldurur, gün yükselmeden Cunda'ya dönerdik. Dönerken, etraftaki adaların bazılarında trata çeken balıkçıları görürdük. Çocuk denecek yaşta olduğum için herşey çok değişik gelirdi bana.
Akşam tuttuğumuz balıkları lokantaya kızartmaları için verirdik. Sonra nefis bir salata eşliğinde Cunda şarabı...Harika günlerdi... Hala her fırsatta Cunda'ya gidiyorum ve sevgili babacığımı anıyorum.